Yirmi Dokuzuncu Mektup
Yirmi Dokuzuncu Mektup Dokuz Kısımdır. Bu kısım Birinci Kısımdır, Dokuz Nükte'dir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ * وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [1]
AZİZ, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kur'âniyede pek ciddî bir arkadaşım,
Bu defaki mektubunda, vaktim ve halim müsaade etmediği mühim bir meseleye dair cevap istiyorsun.
Kardeşim, bu sene, elhamdü lillâh, risaleleri yazanlar pek çoğalmış. İkinci tashih bana geliyor. Sabahtan akşama kadar sür'atli bir tarzda meşgul oluyorum; çok mühim işlerim de geri kalıyor. Ve bu vazifeyi daha azîm görüyorum. Hususan Şaban ve Ramazan'da, akıldan ziyade kalb hissedardır, ruh hareket eder. Şu mesele-i azîmeyi başka vakte tâlik edip, ne vakit Cenâb-ı Hakkın rahmetinden kalbe sünuhat gelse, tedricen size yazılır. Şimdilik üç nükteyiHaşiye beyan edeceğim.
BİRİNCİ NÜKTE
"Kur'ân-ı Hakîmin esrarı bilinmiyor; müfessirler hakikatini anlamamışlar" diye beyan olunan fikrin iki yüzü var. Ve onu diyen, iki taifedir.
Birincisi: Ehl-i hak ve ehl-i tetkiktir. Derler ki: "Kur'ân bitmez ve tükenmez