için mâdum hükmündedir. Haricî bir zulmet-i adem ona hâsıl oluyor. Öyle de, kudret-i Ehad-i Samede intisap noktasında, herşey için bütün eşya var. Eğer intisap olmazsa, herşey için, eşya adedince haricî ademler var.
İşte, şu remizden, imanın azamet-i envârına bak ve dalâletin dehşetli zulümatını gör. Demek, iman, şu remizde beyan edilen hakikat-i âliye-i nefsül emriyenin ünvanıdır; ve iman ile ondan istifade edebilir. Eğer iman olmazsa: Nasıl ki kör, sağır, dilsiz, akılsız adama herşey mâdumdur; öyle de, imansıza herşey mâdumdur, zulümatlıdır.
İKİNCİ NÜKTE: Dünyanın ve eşyanın üç tane yüzü var:
Birinci yüzü: Esmâ-i İlâhiyeye bakar, onların âyineleridir. Bu yüze zevâl ve firak ve adem giremez; belki tazelenmek ve teceddüd var.
İkinci yüzü: Âhirete bakar, âlem-i bekàya nazar eder, onun tarlası hükmündedir. Bu yüzde, bâki semereler ve meyveler yetiştirmek var; bekàya hizmet eder, fâni şeyleri bâki hükmüne getirir. Bu yüzde dahi mevt ve zevâl değil, belki hayat ve bekà cilveleri var.
Üçüncü yüzü: Fânilere, yani bizlere bakar ki, fânilerin ve ehl-i hevesâtın mâşukası ve ehl-i şuurun ticaretgâhı ve vazifedarların meydan-ı imtihanlarıdır. İşte bu üçüncü yüzündeki fenâ ve zevâl, mevt ve ademin acılarına ve yaralarına merhem için, o üçüncü yüzün içyüzündeki bekà ve hayat cilveleri var.
Elhâsıl, şu mevcudat-ı seyyâle, şu mahlûkat-ı seyyâre, Vâcibü'l-Vücudun envâr-ı îcad ve vücudunu tazelendirmek için müteharrik âyineler ve değişen mazharlardır.
ba