bk. Necm Sûresi, 53:4-18.
En mühim bir ceride-i İslâmiyede, umum âlem-i İslâma taalluk eden ve gayet ehemmiyetli siyasilerden ve hayat-ı içtimaiye ile çok alâkadar olan umum hukukçulardan 1927 senesinde Avrupada toplanan bir kongrede (mühim ecnebîn feylesoflar) Şeriat-ı Muhammediyeye (a.s.m.) dair bu aşağıda yazılan Arabî fıkranın aynını kendi lisanlarıyla söylemişler. O Arabî ceridenin naklettiği Arabî ifadeyi aynen yazıyoruz ve tercümesini de, Arabî ifadenin altına ilave ediyoruz.
Nur Çeşmesinin ahirinde yazılan ecnebi feylesoflardan kırk üç tanesinin beyanatı, bu iki kahraman feylesofun beyanatı ile, kırk beş tane şâhid-i sadık oluyor. اَلْفَضْلُ مَاشَهِدَتْ بِهِ الْاَعْدَاۤءُ "Fazîlet odur ki, düşmanlar dahi onu tasdik etsin."
Arabî cerîdenin beyânatı:
وَقَدِ اعْتَرَفَ حَتّٰى عُلَمَاۤءُ الْغَرْبِ بِسُمُوِّ مَبَادِى الْاِسْلاَمِ وَصَلاَحِهَا لِلْعَالَمِ.. قَالَ عَمِيدُ كُلِّيَّةِ الْحُقُوقِ بِجَامِعَةِ ﭬِيَنَا الْاُسْتَاذُ شَبُولْ فِى مُؤْتَمَرِ الْحُقُوقِيِّيِّنَ الْمُنْعَقِدِ فِى سَنَةِ اَلْفٍ وَتِسْعِ مِئَةٍ وَسَبْعَةٍ وَعِشْرِينَ: (اَنَّ البَشَرِيَّةَ لَتَفْتَخِرُ بِاِنْتِسَابِ رَجُلٍ كَمُحَمَّدٍ (صلى عليه وسلم) اِلَيْهَا اِذْ اَنَّهُ رَغْمَ اُمِّيَّتِهِ اِسْتَطَاعَ قَبْلَ بِضْعَةَ عَشَرَ قَرْنًا اَنْ يَأْتِىَ بِتَشْرِيعٍ سَنَكوُنُ نَحْنُ الْاَوْرُوبَائِيِّينَ اَسْعَدَ مَانَكوُنُ لَوْ وَصَلْنَا اِلٰى قِيْمَتِهِ بَعْدَ اَلْفَىْ عَامٍ.) وَقَالَ بَرْنَارْدْ شَوْ: (لَقَدْ كَانَ دِينُ مُحَمَّدٍ (صلى اللّٰهُ عليه وسلم) مَوْضِعُ التَّقْدِيرِى السَّامِى دَائِمًا لِمَا يَنْطَوِى عَلَيْهِ مِنْ حَيَوِيَّةٍ مُدْهِشَةٍ ِلاَنَّهُ عَـﱱﲄ مَا يَلُوحُ لِى هُوَ الدِّينُ الْوَحِيدُ الَّذِى لَهُ مَلَكَةُ الْهَضْمِ ِلاَطْوَارِ الْحَيَاةِ الْمُخْتَلِفَةِ وَالَّذِى يَسْتَطِيعُ لِذٰلِكَ اَنْ يُجْذَبَ إِلَيْهِ كُلُّ جَيْلِ مِنَ النَّاسِ وَاَرٰى وَاجِبًا اَنْ يُدْعٰى مُحَمَّدٌ (صلى اللّٰهُ عليه وسلم) مُنْقِذَ الْاِنْسَانِيَّةِ وَاَعَتْقِدُ اَنَّ رَجُلًا مِثْلَهُ اذَا تَوَلّٰى زَعَامَةَ الْعَالَمِ الْحَدِيثِ يَنْجَحُ فِى حَلِّ مُشْكِلاَتِهِ وَاَحَلَّ فِى الْعَالَمِ السَّلاَمَةَ وَالسَّعَادَةَ (يَعْنِى اَلْمُسَالَمَةَ وَالصُّلْحَ الْعُمُومِىَّ) وَمَا اَشَدَّ حَاجَةُ الْعَالَمِ الْيَوْمَ اِلَيْهَا...
Tercümesinin bir hülasası:
Evet Garp uleması ve feylesofları itiraf ve ikrar etmişler ki İslâmiyetin kanunları yüksek bir tarzda âlemin ıslahına kâfidir.
Hem Külliyetü'l-Hukuk Kongresinin cemiyetinde bütün hukukiyyunun toplandığı o kongrede 1927 senesinde onun reisi feylesof el-üstad Shebol demiş ki:
"Muhammed'in (a.s.m.) beşeriyete intisabiyle bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü o Zât, ümmi olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle bir şeriat getirmiş ki, biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes'ud, en saadetli oluruz."
İkincisi: Veyahut Nur Çeşmesinin âhirine ilave edilenlerle kırk beşincisi olan Bernard Shaw demiş:
"Din-i Muhammedinin (a.s.m.) en yüksek makam-ı takdire çıkmasının sebebi, gayet acip ve sağlam bir hayatı temin etmesidir. Bana açılan budur ki: O din; tek, yekta emsalsiz bir din-i ferid olup, bütün muhtelif ayrı ayrı hayatın etvarlarını ve çeşitlerini hazmettiriyor. Yani ıslâh ve istihale tarzında tasfiye ve terakki ettiriyor.
"Hem Muhammed'in (a.s.m.) dini öyle bir dindir ki insanın ayrı ayrı bütün milletlerini kendine celb edebilir.
"Ben görüyorum ve itikat ediyorum ki, beşere vacibdir ki, desin Muhammed (a.s.m.) insaniyetin halaskârıdır ve halaskârlık nâmı ona verilmek lâzımdır."
Hem diyor: "Ben itikat ediyorum ki; Muhammed'in (a.s.m.) misli, yani siretinde, tarzında bir adam şimdiki yeni âleme reis olsa, hükmetse, bu yeni âlemin müşkilatını halledip; bu yeni karmakarışık âlemde müsâlemet-i umumiyeye ve saadet-i hayatın husulüne sebep olacak."
Evet, bu yeni âlemin, müsâlemet ve saadet-i hayatiyeye ne kadar şedit ihtiyacı var olduğunu herkes anlar.