İşte şu âyette, Benî İshak'ın kardeşleri olan Benî İsmail'den ve Hazret-i Mûsâ'dan sonra gelen Peygambere hitap ediyor.
Tevrat'ın diğer bir âyeti daha:
عَبْدِىَ الْمُخْتَارُ لَيْسَ بِفَظٍّ وَلاَ غَلِيظٍ * [1]
İşte, "Muhtar"ın mânâsı "Mustafa"dır, hem ism-i Nebevîdir.
İncil'de, İsâ'dan sonra gelen ve İncil'in birkaç âyetinde[2] "Âlem Reisi" ünvanıyla müjde verdiği Nebînin tarifine dair:
مَعَهُ قَضِيبٌ مِنْ حَدِيدٍ يُقَاتِلُ بِهِ وَاُمَّتُهُ كَذٰلِكَ * [3]
İşte şu âyet gösteriyor ki, "Sahibü's-seyf ve cihada memur bir Peygamber gelecektir." "Kadîb-i hadîd" kılıç demektir. Hem ümmeti de onun gibi sahibü's-seyf, yani cihada memur olacağını, Sûre-i Feth'in âhirinde
وَمَثَلُهُمْ فِى اْلاِنْجِيلِ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْئَهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰي عَلٰى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ * [4]
âyeti, İncil'in şu âyeti gibi, başka âyetlerine işaret edip, Muhammed aleyhissalâtü vesselâm, sahibü's-seyf ve cihada memur olduğunu, İncil ile beraber ilân ediyor.
Tevrat'ın Beşinci Kitabının Otuz Üçüncü Bâbında[5] şu âyet var: "Hak Teâlâ, Tûr-i Sina'dan ikbal edip bize Sâir'den tulû etti ve Fâran Dağlarında zâhir oldu."[6]