Hem bunlar gibi, Selmânü'l-Farisî, o da evvel Nasrânî idi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın evsâfını gördükten sonra onu arıyordu.[1]
Hem Temim namında mühim bir âlim, hem meşhur Habeş Reisi Necâşî, hem Habeş Nasârâsı, hem Necran papazları, bütün müttefikan haber veriyorlar ki: "Biz evsâf-ı Nebeviyeyi kitaplarımızda gördük, onun için imana geldik."[2]
Üçüncü hüccet: İşte, bir nümune olarak Tevrat, İncil, Zebur'un, Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâma ait âyetlerinin birkaç nümunesini göstereceğiz.
Birincisi: Zebur'da şöyle bir âyet var:
اَللّٰهُمَّ ابْعَثْ لَنَا مُقِيمَ السُّنَّةِ بَعْدَ الْفَتْرَةِ * [3]
"Mukîmü's-Sünne" ise, ism-i Ahmedîdir.
İncil'in âyeti:
قَالَ الْمَسِيحُ اِنِّىذَاهِبٌ اِلٰى اَ بىِ وَاَبِيكُمْ لِيَبْعَثَ لَكُمُ الْفَارَقْلِيطَا
Yani, "Ben gidiyorum, tâ size Faraklit gelsin." Yani, Ahmed gelsin.[4]
İncil'in ikinci bir âyeti:
اِنى ِّ اَطْلُبُ مِنْ رَبِّى فَارَقْلِيطًا يَكُونَ مَعَكُمْ اِلَى اْلاَبَدِ
Yani, "Ben Rabbimden, hakkı bâtıldan fark eden bir Peygamberi istiyorum ki, ebede kadar beraberinizde bulunsun."[5] Faraklit, اَلْفَارِقُ بَيْنَ الْحَقِّ وَالْبَاطِلِ [6] mânâsında, Peygamberin o kitaplarda ismidir.
Müsned, 1:461; Ebu Davud, Cenâiz: 58; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:364; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifâ, 1:744-746; Hüseyn-i Cisrî, Risâle-i Hamidiye (Türkçe tercümesi); 1:240 Yusuf Nebhânî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 163.