şeklinde, o sanem içinden bir cinniye çıktı. Hazret-i Halid bir kılıçla o cinniyeyi iki parça etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o hâdise için ferman etmiş ki: "Uzzâ sanemi içinde ona ibadet ediliyordu. Daha ona ibadet edilmez."[1]
Hem Hazret-i Ömer'den meşhur bir haberdir ki, demiş: Biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, "Hâme" isminde bir cinnî geldi, iman etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti.[2]
Şu âhirki hâdiseye, çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler.[3] Her neyse, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok; misalleri çoktur.
Hem deriz ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmesiyle, binler Şeyh-i Geylânî gibi aktablar, asfiyalar, melâikeler ve cinlerle görüşmüşler ve konuşuyorlar; ve bu hâdise, yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir.[4] Evet, ümmet-i Muhammed'in (a.s.m.) melâike ve cinlerle temasları ve tekellümleri ise, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın terbiye ve irşad-ı i'câzkârânesinin bir eseridir.
ÜÇÜNCÜ ŞUBE: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hıfzı ve ismeti, bir mu'cize-i bâhiredir.
وَاللهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ [5] âyet-i kerimesinin hakikat-i bâhiresi, çok mu'cizâtı gösterir.
Evet, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çıktığı vakit, değil yalnız bir taifeye, bir kavme, bir kısım ehl-i siyasete veya bir dine, belki umum padişahlara