Hem nakl-i sahihle, bir defa Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm seferde, namaz kılacak vaktinde, atına dedi: "Dur." O da durdu, namaz bitinceye kadar hiçbir âzâsını kımıldatmadı.[1]
Beşinci hâdise: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hizmetkârı Sefine, Yemen Valisi Muaz ibni Cebel'in yanına gitmek için, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan emir alıp gitmiş. Yolda bir arslan rast gelmiş. O Sefine ona demiş: "Ben Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hizmetkârıyım." Arslan ses verip ayrılmış, ilişmemiş. Diğer bir tarikte haber veriyorlar ki: Sefine döndüğü vakit yolu kaybetmiş. Bir arslana rast gelmiş; arslan ona ilişmemekle beraber, yolu da göstermiş.[2]
Hem Hazret-i Ömer'den haber veriyorlar ki, demiş: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına bir bedevî geldi. Arapça "dabb" denilen bir susmar, yani keler elindeydi. Dedi: "Eğer bu hayvan sana şehadet etse ben sana iman getiririm, yoksa iman getirmem." Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm o hayvandan sordu. O susmar, fasih bir dille, risaletine şehadet etti.[3]
Hem Ümmülmü'minîn Ümmü Seleme haber veriyor ki: Bir ceylân Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmla konuşmuş ve risaletine şehadet etmiş.[4]
İşte bunun gibi çok misaller var. Hem de kat'î şöhret bulmuş birkaç nümuneyi gösterdik. Ve Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tanımayana ve itaat etmeyene deriz:
Ey insan, ibret alınız! Kurt, arslan, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamı tanıyor, itaat ediyorlar. Sizlerin hayvandan, kurttan aşağı düşmemeye çalışmanız iktiza eder.
İKİNCİ ŞUBE: Cenazelerin ve cinlerin ve melâikelerin Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tanımalarıdır. Bunun da çok hâdiseleri var. Nümune için, şöhret bulmuş ve mevsuk imamlar haber vermiş birkaç nümuneyi, evvelâ cenazelerden göstereceğiz. Amma cin ve melâike ise, o mütevatirdir; onların misalleri bir değil, bindir.