kesildi, kaht ve galâ başgösterdi. Sonra Mudariyye kavminden olan kabile-i Kureyş, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma iltimas ettiler. Dua etti, yağmur geldi, kahtlık kalktı.[1] Bu vakıa tevatür derecesinde meşhurdur.
BEŞİNCİ MİSAL: Hususî adamlara bedduasının dehşetli kabulüdür. Bunun çok misalleri var. Kat'î üç misali, nümune olarak beyan ederiz.
Birincisi: Utbe bin Ebî Leheb hakkında şöyle beddua etti:
اَللّٰهُمَّ سَلِّطْ عَلَيْهِ كَلْبًا مِنْ كِلاَبِكَ Yani, "Yâ Rab! Ona bir itini musallat et." Sonra, Utbe sefere giderken, bir arslan gelip, kàfile içinde onu arayıp bulmuş, parçalamış.[2] Şu vakıa meşhurdur; eimme-i hadîs nakil ve tashih etmişler.
İkincisi: Muhallim ibni Cessâme'dir ki, Âmir ibni Azbat'ı gadr ile katletmişti. Halbuki, Âmir'i, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, onu cihad ve harp için kumandan edip bir bölükle göndermişti. Muhallim de beraberdi. Bu gadrin haberi Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma yetiştiği vakit hiddet etmiş, اَللّٰهُمَّ لاَ تَغْفِرْ لِمُحَلِّمِ [3] diye beddua buyurmuş. Yedi gün sonra o Muhallim öldü. Kabre koydular, kabir dışarıya attı. Kaç defa koydularsa yer kabul etmedi. Sonra mecbur oldular; iki taş ortasında muhkemce bir duvar yapılmış, o surette yeraltında setredilmiş.[4]
Üçüncüsü: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm görüyordu, bir adam sol eliyle yemek yer. Ferman etmiş: كُلْ بِيَمِينِكَ "Sağ elinle ye" demiş. O adam demiş: لاَ اَسْتَطِيعُ "Sağ elimle yapamıyorum." Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm demiş: لاَ اسْتَطَعْتَ diye beddua etmiş: "Kaldıramayacaksın." İşte ondan sonra o adam sağ elini hiç kaldıramamış.[5]
Buharî, Tefsir: 30:.., 28:3, 44:3, 4; Daavât: 58, İstiska: 13; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:328; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifâ, 1:663; Beyhakî, Delâilü'n-Nübüvve: 2:324.
İbni Mâce, Fiten: 1, no. 3930; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:329; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifâ, 1:665; Hafâcî, Şerhu'ş-Şifâ, 3:142; İbni Hişâm, Sîretü'n-Nebî, 4:247; İbni Kesîr, el-Bidâye Ve'n-Nihâye, 4:224-226.
Müslim, Eşribe: 107, no. 2021; İbni Hibban, Sahih, 8:152; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:328-329; Ali el-Kari, Şerhu'ş-Şifâ, 1:666.