Hususan Buharî, Müslim, İbni Hibban, Tirmizî gibi kütüb-ü sahiha, tâ zaman-ı Sahabeye kadar, o yolu o kadar sağlam yapmışlar ve tutmuşlar ki, meselâ Buharî'de görmek, aynı Sahabeden işitmek gibidir.
Acaba, o Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma ağaçlar, misallerde göründüğü gibi, onu tanıyıp, risaletini tasdik edip, ona selâm ederek ziyaret edip emirlerini dinleyerek itaat ettiği halde, kendilerine insan diyen bir kısım câmid, akılsız mahlûklar onu tanımazsa, iman etmezse, kuru ağaçtan çok ednâ, odun parçası gibi ehemmiyetsiz, kıymetsiz olarak ateşe lâyık olmaz mı?
ONUNCU İŞARET
Şu mu'cize-i şeceriyeyi daha ziyade takviye eden, mütevatir bir surette nakledilen حَنِينُ الْجِذْعِ [1] mu'cizesidir. Evet, Mescid-i Şerif-i Nebevîde, kuru direğin büyük bir cemaat içinde, muvakkaten firak-ı Ahmedîden (a.s.m.) ağlaması, beyan ettiğimiz mu'cize-i şeceriyenin misallerini hem teyid eder, hem kuvvet verir. Çünkü o da ağaçtır, cinsi birdir. Fakat şunun şahsı mütevatirdir. Öteki kısımlar, herbirinin nev'i mütevatirdir; cüz'iyatları, misalleri, çoğu sarih tevatür derecesine çıkmıyor.
Evet, Mescid-i Şerifte, hurma ağacından olan kuru direk, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm hutbe okurken ona dayanıyordu. Sonra minber-i şerif yapıldığı vakit, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti. Tâ Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi, sonra durdu.[2] Şu mu'cize-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm, pek çok tariklerle, tevatür derecesinde nakledilmiştir.
Buharî, Menâkıb, 25, Cum'a, 26; İbni Mâce, İkâme, 199; Nesâî, Cum'a 17; Tirmizî, Cum'a, 10, Menâkıb, 6; Dârimî, Mukaddime, 6, Salât, 202; Müsned, 1:249.