İbni Mes'ud dedi: Batn-ı Nahl denilen nam mevkide, Nusaybin ecinnîleri ihtidâ için Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma geldikleri vakit, bir ağaç o ecinnîlerin geldiklerini haber verdi.
Hem İmam-ı Mücahid, o hadîste İbni Mes'ud'dan nakleder ki: O cinnîler bir delil istediler. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir ağaca emretti; yerinden çıkıp geldi, sonra yine yerine gitti.[1]
İşte, cin taifesine birtek mu'cize kâfi geldi. Acaba bu mu'cize gibi bin mu'cizât işiten bir insan imana gelmezse, cinnîlerin يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللهِ شَطَطًا [2] tabir ettikleri şeytanlardan daha şeytan olmaz mı?
SEKİZİNCİ MİSAL: Sahih-i Tirmizî, nakl-i sahihle Hazret-i İbni Abbas'tan haber veriyorlar ki:
İbni Abbas dedi ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bir a'râbîye ferman etti:
اَرَاَيْتَ اِنْ دَعَوْتُ هٰذَا الْعِذْقَ مِنْ هٰذِهِ النَّخْلَةِ اَتَشْهَدُ اَنِّى رَسُولُ اللهِ
"Ben bu ağacın şu dalını çağırsam, yanıma gelse, iman edecek misin?" "Evet" dedi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çağırdı. O urcun, ağacının başından kopup, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına atladı, geldi.
Sonra emretti, yine yerine gitti.[3]
İşte, bu sekiz misal gibi çok misaller var; çok tariklerle nakledilmişler. Malûmdur ki, yedi sekiz urgan toplansa, kuvvetli bir halat olur. Binaenaleyh, şu en meşhur sıddıkîn-i Sahabeden böyle müteaddit tariklerle ihbar edilen şu mu'cize-i şeceriye, elbette tevatür-ü mânevî kuvvetindedir, belki tevatür-ü hakikîdir. Zaten Sahabeden sonra Tâbiînin eline geçtiği vakit, tevatür suretini alır.
Buharî, Menâkıbu'l-Ensâr: 32 (Bâb: Zikru'l-Cin); Müslim, Salât: 150; Ali el-Karî, Şerhu'ş-Şifâ, 1:619.
Tirmizî, Menâkıb: 6; el-Mubârekforî, Tuhfetü'l-Ahvezî, no. 3707; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 9:10.