Bir seferde Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına bir bedevî geldi. Ferman etti:
اَيْنَ تُرِيدُ "Nereye gidiyorsun?" Bedevî dedi: "Ehlime." Ferman etti:
هَلْ لَكَ اِلٰى خَيْرٍ مِنْ ذٰلِكَ "Ondan daha iyi bir hayır istemiyor musun?" Bedevî dedi: "Nedir?" Ferman etti:
اَنْ تَشْهَدَ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاٰ شَرِيكَ لَهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُه * ُ [1]
Bedevî dedi: "Bu şehadete şahit nedir?" Ferman etti:
هٰذِهِ الشَّجَرَةُ السَّمُرَةُ "Vadi kenarındaki ağaç şahit olacak."
İbni Ömer der ki: O ağaç yerinden sallanarak çıktı, yeri şak etti, geldi, tâ Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanına. Üç defa Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm o ağacı istişhad etti, ağaç da sıdkına şehadet etti. Emretti, yine yerine gidip yerleşti.[2]
Hazret-i Büreyde İbni Sahibi'l-Eslemî tarikinde, nakl-i sahihle, Büreyde dedi ki: Biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında iken, bir seferde bir a'râbî geldi. Bir âyet, yani bir mu'cize istedi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etti:
قُلْ لِتِلْكَ الشَّجَرَةِ رَسُولُ اللهِ يَدْعُوكِ * [3]
Bir ağaca işaret etti. Ağaç, sağa ve sola meylederek köklerini yerden çıkarıp huzur-u Nebevîye geldi, اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ [4] dedi. Sonra a'râbî dedi: "Yine yerine gitsin." Emretti, yerine gitti. A'râbî dedi: "İzin ver, sana secde edeyim." Dedi: "İzin yok kimseye." Dedi: "Öyle ise senin elini, ayağını öpeceğim." İzin verdi.[5]