Hazret-i Ali, Hazret-i İbni Abbas, Hazret-i İbni Mes'ud, Hazret-i İbni Ömer, Hazret-i Ya'le ibni Murre, Hazret-i Câbir, Hazret-i Enes ibni Malik, Hazret-i Büreyde, Hazret-i Üsâme bin Zeyd ve Hazret-i Gaylan ibni Seleme gibi Sahabeler, herbiri kat'iyetle, aynı mu'cize-i şeceriyeyi haber vermiş. Tâbiînin yüzer imamları, mezkûr Sahabelerden herbir Sahabeden, ayrı bir tarikle o mu'cize-i şeceriyeyi nakletmişler, âdetâ muzaaf tevatür suretinde bize nakletmişler. İşte şu mu'cize-i şeceriye, hiçbir şüphe kabul etmez bir tevatür-ü mânevî-i kat'î hükmündedir.
Şimdi, o mu'cize-i kübrânın, tekerrür ettiği halde, birkaç sahih suretlerini birkaç misalle beyan edeceğiz.
BİRİNCİ MİSAL: Başta İmam-ı İbn-i Mâce ve Dârimî ve İmam-ı Beyhakî, nakl-i sahihle, Hazret-i Enes ibni Malik'ten ve Hazret-i Ali'den ve Bezzaz ve İmam-ı Beyhakî, Hazret-i Ömer'den haber veriyorlar ki:
Üç Sahabe demişler: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm küffârın tekzibinden müteessir olarak mahzun idi. Dedi:
يَارَبِّ اَرِنِى اٰيَةً لاَ اُبَالِى مَنْ كَذَّبَنِى بَعْدَهَا * [1]
Enes'in rivayetinde, Hazret-i Cebrail hazırdı. Vadi kenarında bir ağaç vardı. Hazret-i Cebrail'in ilâmıyla, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm o ağacı çağırdı, tâ yanına geldi. Sonra "Git" dedi. Tekrar gitti, yerine yerleşti.
İKİNCİ MİSAL: Allâme-i Mağrib Kadı İyaz, Şifâ-i Şerifte, ulvî bir senetle, doğru ve sağlam bir an'ane ile, Hazret-i Abdullah ibni Ömer'den haber veriyor ki: