Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ve Ebu Bekr-i Sıddık'a kâfi gelecek iki kişilik yemek yaptım. Ona ferman etti:
اُدْعُ ثَلاَثِينَ مِنْ اَشْرَافِ اْلاَنْصَار [1] ِ Otuz adam geldiler, yediler. Sonra ferman etti: اُدْعُ سِتِّينَ [2] Altmış daha davet ettim. Geldiler, yediler. Sonra ferman etti اُدْعُ سَبْعِينَ [3] Yetmiş daha davet ettim. Geldiler, yediler. Kaplarda yemek daha kaldı. Bütün gelenler o mu'cize karşısında İslâmiyete girip biat ettiler. O iki kişilik taamdan yüz seksen adam yediler.[4]
ÜÇÜNCÜ MİSAL: Hazret-i Ömer ibnü'l-Hattab ve Ebu Hüreyre ve Selemetübnü'l-Ekvâ ve Ebu Amrate'l-Ensarî gibi, müteaddit tariklerle diyorlar ki:
Bir gazvede ordu aç kaldı. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma müracaat ettiler. Ferman etti ki: "Heybelerinizde kalan bakıye-i erzakı toplayınız." Herkes azar birer parça hurma getirdi. En çok getiren, dört avuç getirebildi. Bir kilime koydular.
Seleme der ki: "Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı." Sonra Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm bereketle dua edip ferman etti: "Herkes kabını getirsin." Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı, hepsini doldurdular. Hem fazla kaldı.
Sahabeden bir râvi demiş: "O bereketin gidişatından anladım: Eğer ehl-i arz gelseydi, onlara dahi kâfi gelecekti."[5]
DÖRDÜNCÜ MİSAL: Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha beyan ediyorlar ki:
Abdurrahman ibn-i Ebî Bekr-i Sıddık der: Biz yüz otuz Sahabe, bir seferde Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ile beraberdik. Dört avuç miktarı olan bir sâ' ekmek için hamur yapıldı. Bir keçi dahi kesildi, pişirildi; yalnız ciğer ve
Buharî, Şerike: 1; Cihad: 123; Müslim, İman: 44, 45; Müsned, 3:11, 418.