hakkınızdır. İşte şu âdetimiz, قَدْ اَكَلَ الدَّهْرُ عَلَيْهَا وَشَرِبَ [1] neden şu âdet-i müstemirreyi tezyif ediyorsun?
Cevap: Evvelâ: İlim azizdir, zelil etmek istemem. Hem de size göstermek isterim ki: Bir kısım ehl-i ilim vardır ki, dünyaya tenezzül etmez ve san'at-ı ilmi medâr-ı maişet etmez. Talebe ise, cerrar ve seeleden ayrıdır.
Saniyen: Vazifelerinde ihmal ile kanaat gösteren ve maaşlarıyla kanaat etmeyen, harcırahları ellerini misafirlikten çektirmemiş olan bazı memurlara fiilen nasihat etmek isterim.
Salisen: Varidat-ı zulmiyeleri kesilmiş olan bazı büyüklere, zulümât-ı zulme sapıp pek geniş açtığı masârıfın kapısının seddine yol gösteriyorum.
Rabian: Millet içinde seyahat edenler, acaba millet için mi, veyahut keyif için midir? Bir mizan göstermekle hile ve hamiyete bir mihenk gösteriyorum.
Sual: Sen halkın ihsanına mâni oluyorsun. Acaba bundan sehâvetin tezyifi çıkmaz mı?
Cevap: İhsan, ihsandır. Eğer nev'e olsa veya muhtaca ve fakire olsa, sehâvet o vakit tam sehâvettir. Eğer millet için olsa, yahut milleti tazammun eden bir ferde olsa güzeldir. Şayet muhtaç olmayan şahsa olsa, şahsı tembel eder, çingeneliğe alıştırır. Elhasıl, millet bâkîdir, fert fâni...
اَلْمِلَّةُ بَاقِيَةٌ وَمَا اَمَدَّهَا؛ وَالْفَرْدُ فَانٍ وَمَا يَتَمَثَّلُهُ * [2]
Sual:
مَا تَقُولُ فِى اْلاِحْسَانَاتِ الشَّخْصِيَّةِ فِى السَّلَفِ اُمَنَۤاءِ اْلاُمَّةِ وَرُشَدَۤائِهَا وَسُيُوفِ الدَّوْلَةِ وَصَلاَحِهَا تَجَلَّتِ الْعُبُوسِيَّةُ بِمَكارِمِهَا بِاِهْدَۤاءِ عَشَرَةِ دَناَنِيرَ لِشِعْرٍ لاَيُوَازِنُ شَعِيرَةً * [3]