Birincisi: Burhanî bir câzibe ister.
İkincisi: Kaziye-i tasdikî değil, belki cehldir.
Üçüncüsü: Red ve inkâr olduğundan, burhan ve ispat ister. O nefiydir. Nefiy kolayca ispat edilmez. Belki butlan-ı mânâ ile binefsihî müntefi olur.
ba
S - Tenkidi nasıl görüyorsun? Hususan umur-u diniyede...
C - Tenkidin sâiki, ya nefretin teşeffisidir, veya şefkatin tatminidir. (Dostun veya düşmanın ayıbını görmek gibi.)
Sıhhat ve fesada muhtemel birşeyde kabule temayül ve tercih şefkatten; redde temayül ve tercih—vesvese olmazsa—nefretten geldiğine ayardır.
وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ * وَلٰكِنَّ عَيْنَ السُّخْطِ تُبْدِى الْمَسَاوِيَا * [1]
Sâik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzu-yu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i Salihînin tenkitleri gibi...
S - Zâlim gâvurların bu kadar propagandalarına nasıl mukabele edilmeli?
C - Propaganda, sabıkan tezyif ettiğim zâlim cerbezenin veled-i nâmeşruudur. Ona mukabele, o yalancı silâhla olmamalı, belki sıdk ve hak ile olmalı. Bir tane sıdk, bir harman yalanı yakar.
قُلِ اللهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِى خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ [2]* اِنَّمَا الْحِيلَةُ فِى تَرْكِ الْحِيَلِ * [3]
Maziye, mesaibe kader nazarıyla ve müstakbele, maâsiye teklif noktasından bakmak lâzımdır.
Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde cez'a iltica etmemek elzemdir.