tenevvü ediyor. Suda kesifin aksi, aslın aynı değilse, nuranîde gayrı da değil... Havada aynıdır. Hava aynasında bir kelime milyonlar kelimat olur. Kudretin şu matbaasında sırr-ı tenasülü, kalem-i sun-u İlâhî acip istinsah ediyor.
فَتَبَارَكَ اللهُ اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ * [1]
ba
Misleyn telâkki edilen zıddeyn
Zevkî olan sofiye vahdetü'l-vücudu, Allah hesabına kâinatı inkârdır.
Fikrî olan felsefe ve zaifü'l-itikadların lisânında olan vahdetü'l-vücud ise—hâşâ—kâinat hesabına Allah'ı inkârdır.
Biri vahdetü'ş-şuhud, diğeri vahdetü'l-mevcudu tazammun eder. Eyne's-serâ mine's-Süreyyâ.
Nazar mesele-i zevkiyede tasarruf etse bozar. Zevkî, keşfî olan emir, nazar-ı fikir mizanıyla tartılmaz; ona inse katılaşır, çirkinleşir.
Meselâ, toprak altında bir çekirdek; havada ondan çiçekli bir sümbül var. Âlem-i turabda nazar, çekirdeğe dikkat etse, ince esasatı görür. Hava âlemindeki müzehher sümbülü onlara irca ile izah edemez. Çekirdek içine sıkıştıramaz. İşte zevk burada bakar, nazar orada... Rüyet değişir.
Bîçare hakikatler, kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.