Altıncı unsur: Tazammun ettiği ve tesis ettiği dîn-i İslâmdır ki, onun misline ne mazi muktedir olmuş, ne müstakbel muktedir olabilir.
Yedinci menba: Şu altı menbadan çıkan envâr-ı sittenin imtizacından tevellüd eden hüsn-ü hakikîden hasıl olan zevk-i i'câzdır ki, hadsen bilinir; tâbirine lisân ve fikir kasırdır.
Eğer desen: "Tasvirden anlaşılır ki, taaddüd-ü mesalik ve ihtilâf-ı turuk matluptur."
Cevap: Evet, matluptur. Hem zarurîdir. Eğer hodgâmlıktan neş'et eden inhisar zihniyetiyle başkaların reddine kalkışırsa, el-buğzu fillâhı sû-i istimal ederse, o vakit ihtilâf zarardır. Yoksa el-hubbu fillâh düsturunu esas tutsa, tekâmülde teâvün kanununu bilse, şeriatın vüs'atini, tabipliğini düşünse, ihtilâf imtizaca sebep olur.
Elhasıl: Herkes kendi mesleğine "Hüve hakkun" demeli, "Hüve'l-hakk" dememeli. Veyahut "Hüve'l-ahsen" demeli, "Hüve'l-hasen" dememeli.
Ey sâil-i misâlî! Cevab-ı mûcez istedin, ben de mücmel cevap verdim. İzahı istersen, birçok mücelled lâzım gelir. İşte şu anasır-ı seb'anın yalnız birinci unsurun ikinci cüz'ü olan nazmın cezaletini beyan etmek için, İşârâtü'l-İ'câz namındaki tefsirimi irâe ediyorum. Zira bütün o tefsir, ancak nazmın cezaletinin bir kısmını şerh edebilmiştir.
İkinci sual—ki cevabı, yarısı beyaz, yarısı siyahtır—Dedi ki: "Burhanınıza şekk-i itiraz geldikçe imanınız sarsılmaz mı? Bu ma'reke-i evham olan istidlâliyatla taharrî zarar vermez mi?"