DÖRDÜNCÜ UNSUR: Her asrın derece-i fehim ve edebine ve her asırdaki tabakâtın derece-i istidat ve kabiliyetine ifaze-i nur; her bir asırda ve her asırdaki her bir tabakaya kapısı küşâde ve her birisini irzâ etmekle hasıl olan hârikulâde tazeliğiyle ihatasıdır.
BEŞİNCİ MENBA: Nakil cihetiyle; ahbar-ı evvelîn ve âhirîn, hakâik-i gayb ve şehâdet, serair-i İlâhiye; revabıt-ı kevniyeye dair hikâyatıdır ki; ne vâki, ne akıl ve mantık onu kabul etmese de, tekzib edememiş. Kütüb-ü sabıkanın ittifakından musaddıkâne, ihtilâflı yerlerde musahhihane hikâyâtından neş'et eden ihbârât-ı sâdıkasıdır.
ALTINCI UNSUR: Tazammun ettiği ve te'sis ettiği Din-i İslâmdır ki, onun misline ne mâzi muktedir olmuş, ne müstakbel muktedir olabilir.
YEDİNCİ MENBA: Şu altı menbadan çıkan envar-ı sittenin imtizacından tevellüd eden, hüsn-ü hakikiden hasıl olan zevk-i i'câzıdır, ki hadsen bilinir. Tabirine lisân ve fikir kâsırdır.
Şimdi o yedi menabiden yalnız birinci menbadan ikinci cüz'ü olan belâgat-i nazm noktasında duhât-ı belâgat olan Abdülkahir-i Cürcanî, Zemahşerî, Sekkâkî, Câhız üç tarik ile i'câzın vücuduna katiyyen hükmetmişlerdir.
Birincisi: Kavm-i Arab bedevî, ümmî, kendilerine münasib bir muhit-i acibde uzanmışken; beşerdeki inkılâbat-ı azîme onları uyandırmış. Divanları şiir, ilimleri belâgat, medar-ı müfaharetleri fesahat olmuş. Akvamın en zekisi, cevelân-ı zihne en muhtacı olduğu bir mevsim-i bahar zamanında Kur'ân,