İkinci Şuâ
Zât-ı Nûrânîsine Müracaat
Mukaddeme
Delil-i sıdk, hârika olmak lâzım değildir. Resul-ü Ekremin her bir fiilinde ve her bir hâlinde, her bir kâlinde sıdk lemeân eder. Fakat her hâli hârika olmak lâzım değildir. Zira hârika izharı, tasdik-i müddea içindir. Hacet olmadığı veya münasip olmadığı vakitte cereyan-ı umumiyeye mutâbaatla âdatullahın kavâninine destedâd-ı teslim oluyor. Ve öyle olmak gerektir.
Evet, Peygamberin delil-i sıdkı, her bir hareket, her bir hâlidir. Nebiyy-i Kureyşî'nin her bir hâli ve hareketi mazbut-u ümmettir. Çünkü menabi-i şeriattır. Evet her bir hareketinde adem-i tereddüd; ve muterizlere adem-i iltifat; ve muarızlara adem-i mübâlât; ve muhalif olanlardan adem-i tahavvufu "sıdkını" ve ciddiyetini gösteriyor. Hem de evamirinde hakikatin ruhuna olan isabeti, hakkıyetini gösterir.
Elhâsıl: Hileyi ve adem-i vüsûku ve itminansızlığı îma eden tahavvuf ve tereddüt ve telaş ve mübâlât gibi umurlardan müberra iken, bilâperva ve kuvvet-i itminanla en hatarlı makamlarda olan hareketi ve nihayette olan "isabeti" ve iki âlemde semere verecek olan zîhayat kaideleri harekatıyla tesis ettiğine binaen; her bir fiil ve her bir tavrının iki taraftan, yani bidayet ve nihayetten ciddiyeti ve