bulsun. Öyle ise şu icmâın senedi bir hads-i kat'îdir ki, emarat-ı müteferrikadan tevellüd etmiştir. O emarât çok vâkıâtın müşahedâtından neş'et etmiştir. O vâkıât, kat'iyen bazı mebadi-i zaruriyeye istinad etmiştir. Öyle ise bu itikad-ı umumînin sebebi, tevatür-ü mânevî kuvvetini ifade eden pek çok kerrat ile müşahede ve rü'yetlerinden hâsıl olan mebadi-i zaruriyedir, esâsât-ı kat'iyedir.
Hâlbuki tek bir ruhânînin vücudu, tek bir zamanda tahakkuk etse, şu nev-i muhtelifü'l-esnaf tahakkuk eder. Madem şu nev' tahakkuk ediyor, sûret-i tahakkukun en ahseni, en mâkulü, en makbulü şeriatın şerh ettiği gibidir, Kur'ân'ın gösterdiği gibidir, Sahib-i Miracın gördüğü gibidir. İşte medhal dört nüktesiyle bitti.
Eğer buraya kadar kalben çıkmış isen, maksadın hakâikını görmek istersen, hazır ol! Tahir ol!
İşte âlem-i Kur'ân kapıları açıktır. İşte cennet-i Furkan, Müfettehatü'l-ebvabdır. Gir, bak! Melâikeyi içinde iyi gör! Onlarla tanış!
Sûre-i Kadirde: تَنَزَّلُ الْمَلٰۤئِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ [1] ; hem,
عَلَيْهَا مَلٰۤئِكَةٌ غِلاَظٌ شِدَادٌ لاَ يَعْصُونَ اللهَ مَۤا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ * [2]
hem, سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ * لاَ يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِاَمْرِهِ يَعْمَلُونَ [3]
Eğer istersen Sûre-i قُلْ اُوحِىَ اِلَىَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ [4] 'ye gir! Cinlerle de görüş!