بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى مُحَمَّدٍ خَاتَمِ النَّبِيِّينَ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ * [1]
اَللهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ الْحَىُّ الْقَيُّومُ * [2]
maksudumuzdur, matlubumuzdur. Gayr-ı mütenahi berâhininden dört burhan-ı küllîyi îrad ediyoruz.
Birinci burhan: Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır. Şu burhan-ı neyyirimiz Şuâât'ta tenevvür ettiğinden, tenvir-i müddeâmızda münevver bir mir'attır.
İkinci burhan: Kitab-ı kebîr ve insan-ı ekber olan kâinattır.
Üçüncü burhan: Kitab-ı mu'cizü'l-beyan, Kelâm-ı Akdestir.
Dördüncü burhan: Âlem-i gayb ve şehadetin nokta-i iltisakı ve berzahı ve iki âlemden birbirine gelen seyyârâtın mültekası, vicdan denilen fıtrat-ı zîşuurdur. Evet, fıtrat ve vicdan akla bir penceredir; tevhidin şuâını neşrederler.
BİRİNCİ BURHAN: Risalet ve İslâmiyetle mücehhez olan hakikat-i Muhammediyedir ki, risalet noktasında en muazzam icmâ ve en vâsi tevatür sırrını ihtiva eden mecmû-u enbiyânın şehadetini tazammun eder. Ve İslâmiyet cihetiyle