Ashab-ı Kiramın, hususiyle Hazret-i Ali'nin (r.a.) kerâmet-i Aleviyeleri ve daha sonra muhakkikînin ve asfiyanın serfirazı Hazret-i Gavs'ın (k.s.) kerâmet-i Gavsiyeleriyle ve Necmeddîn-i Kübrâ ve Muhyiddin-i Arabî (k.s.) gibi kümmelînin kendilerinden sonraki asırlara ait işaretlerinin emsalsiz sarahatlarıyla, ziyanın güneşi ve hararetin ateşi göstermesi gibi, Risale-i Nur'dan en kat'î ve en sarih ve en ziyadar bir sûrette tebşiratlarıyla ve ihbârât-ı gaybîyeleriyle beyanları; ihsânât-ı İlâhiye'nin emsalsiz hamd ve senaya lâyık bir ikramıdır.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى * [1]
Risale-i Nur malûm Sözleriyle ve bütün eczalarıyla cadde-i kübrâ-yı Kur'âniyeyi göstermesi itibariyle, kemâlin hadd-i kusvasına îsale vesile olduğu gibi; mâyesi harc-ı Kur'ânî ile müzeyyen, müsenna, muazzam, muhteşem olan Risale-i Nur'a lâkaytlık etmek, temerrüd ve inkârda bulunmak, insanı âlâ-yı illiyyînin mukabili olan esfel-i sâfilîne düşürür.
Üstadım Efendim Hazretleri! Kásır fehmim, nakıs ifadem, çok mahdut ihatamla; iman ve irfan ağacının en son ve en nefis meyvesi Risale-i Nur'un teşrihi ve izahını ben yapamıyorum. Zaten onu tam hakikatıyla sekene-i arzın hiçbiri ve hiçbir unsuru, mükemmel yapamaz. O semâvî ilham mecmuasının tarifi ve teşrihi ve izahı; kendisinin kendisine has, mümtaz ve serapa sehl-i mümteni