Bu defa taarruz pek geniş dairede, reis-i hükûmet ve hazır kabine, plânlı ve dehşetli bir evham ile hücum etti. Benim aldığım bir habere göre ve çok emarelerle gizli münafıkların yalan jurnalleri ve desiseleriyle, bizi, hilâfet komitesiyle ve Nakşi tarikatının gizli cemiyetiyle tam alâkadar, belki pişdar gösterip, hükûmeti büyük bir telâşa sevk ederek Nurun büyük mecmualarının İstanbul'da ciltlenip âlem-i İslâmda intişarını ve inayet ve makbuliyetlerini bir delil gösterip, hükûmeti korkutup, kıskanç resmî hocaları ve vehham memurları aleyhimize insafsızca çevirdiler. Tahminlerince, her halde çok vesikalar, emareler görülecek.
Hem Eski Said damarıyla tahammül etmeyerek, "Ortalığı karıştıracak!" diye kanaatları varmış. Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun, o musibeti binden bire indirdi. Bütün taharrilerde, hiçbir cemiyet ve komitelerle bir alâkamızı bulamadılar. Yoktur ki bulsunlar. Onun için savcı, iftiralara ve yanlış mânâlara, medar-ı mes'uliyet olmayan cüz'î isnatlara mecbur olmuş. Mâdem hakikat budur, Nurlar ve biz, yüzde doksan dokuz derece musibetten halâs olduk. Öyleyse değil şekva, belki binler şükür etmekle inayet-i İlâhiyenin bu cilvesinin tamamını sabır, şükür, istirhamla beklemeliyiz ve Nur dersleriyle, bu medresenin mütemadiyen çıkan ve giren muhtaç ve müştaklarını teselli vererek yardım etmeliyiz.
Said Nursî
ba