Diyanet kütüphanesine konulan Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ gibi Nur eczalarını evrak-ı muzırra gibi toplayıp mahkeme eline vermeye acaba hiçbir kanun, hiçbir vicdan, hiçbir insaf, müsaade eder mi?
Sekizincisi: Yirmi sene sıkıntılı ve sebepsiz bir nefiyden sonra serbestiyet verildiği vakit, binler akraba ve ahbabı bulunan doğduğu memleketine gitmeyerek gurbeti, kimsesizliği tercih edip—tâ ki dünyaya ve hayat-ı içtimaiyeye ve siyasete temas etmesin—ve çok sevaplı olan camideki cemaatin hayrını bırakıp, odasında yalnız oturmasını tercih eden, yani halkın hürmetinden çekinmek gibi bir hâlet-i ruhiyeyi taşıyan ve yirmi sene hayatının şehadetiyle, yüz binler kıymettar Türk zatların tasdikiyle, bir dindar müttakî Türkü, lâkayt çok Kürtlere tercih eden, hattâ mahkemede Hafız Ali gibi kuvvetli imanı bulunan Türk kardeşlerini yüz Kürde değiştirmediğini ispat eden ve hürmet ve ihtiram görmemek için zaruret olmadan halklarla görüşmeyen ve camie gitmeyen ve kırk seneden beri bütün kuvvetiyle ve âsârıyla İslâmiyetin uhuvvetine ve Müslümanların birbirine muhabbetine çalışan ve şedid düşmanına karşı menfî hareket etmeyen ve hattâ onunla meşgul olmayarak, bedduayı dahi etmeyen bir adam hakkında, resmî lisanla ihanet için bir propaganda yapmak, dostlarını ürkütmek için "O Kürttür, siz Türksünüz; o Şâfiîdir, siz Hanefîsiniz" deyip halkları ürkütüp, ondan çekindirmeyi hangi maslahat, hangi kanun müsaade eder?
Dokuzuncusu: Çok mühimdir, kuvvetlidir. Fakat siyasete temas ettiği için sükût ediyorum.
Onuncusu: Bu da hiçbir kanun müsaade etmediği ve hiçbir maslahat bulunmadığı halde sırf mânâsız evhamdan ve bir habbeyi kubbeler yapmaktan ibaret hiçbir kanuna girmeyen bir taarruzdur. Buna da mesleğimizce bakamadığımız siyasete temas etmemek için sükût ederek böylece on vecihle kanunsuz muamelelere karşı yalnız حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ [1] deriz.
Said Nursî
ba