بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * [1]
Bu hadise tesiriyle ben kendimi mâsum kardeşlerime rıza-yı kalb ile feda etmeye kat'î azm ü cezmettiğim ve çaresini fikren aradığım vakitte, Celcelûtiyeyi okudum. Birden hatıra geldi ki, İmam-ı Ali radıyallahu anh "Yâ Rab aman ver!" diye dua etmiş. İnşaallah, o duanın sırrıyla selâmete çıkarsınız.
Evet, Hazret-i Ali radıyallahu anh, Kaside-i Celcelûtiyede iki suretle Risale-i Nur'dan haber verdiği gibi, Âyetü'l-Kübrâ risalesine işareten:
وَبِاْلاٰيَةُ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ der. Bu işarette îma eder ki, Âyetü'l-Kübrâ yüzünden ehemmiyetli bir musibet Risale-i Nur talebelerine gelecek ve "Âyetü'l-Kübrâ hakkı için o فَجَتْ ve 'musibetten şakirtlerine aman ver" diye niyaz eder, o risaleyi ve menbaını şefaatçi yapar. Evet, Âyetü'l-Kübrâ risalesinin tab'ı bahanesiyle gelen musibet, aynen o remz-i gaybîyi tasdik etti.
Hem o kasidede, Risale-i Nur'un mühim eczalarına tertibiyle işaretlerin hâtimesinde, mukàbil sahifede der:
وَتِلْكَ حُرُوفُ النُّورِ فَاجْمَعْ خَوَاصَّهَا * وَحَقِّقْ مَعَانِيهَا بِهَا الْخَيْرُ تُمِّمَتْ
Yani, "Sen onların hassalarını topla ve mânâlarını tahkik eyle. Bütün hayır ve saadet onlarla tamam olur" der. "Harflerin mânâlarını tahkik et" karinesiyle mânâyı ifade etmeyen hecaî harfler murad olmayıp, belki kelimeler mânâsındaki "Sözler" namıyla risaleler muraddır.
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ [2]* رَبَّنَا لاَتُؤَاخِذْنَۤا اِنْ نَسِينَۤا اَوْ اَخْطَأْنَا * [3]
ba