dakikalık işi, on saatte fikrimle yapamıyorum. O bir saatlik risaleyi, iki gün istidadımla, zihnimle yapamıyorum. Ve o altı saatlik risale olan Otuzuncu Sözü, ne ben, ne de en müdakkik dindar feylesoflar, altı günde o tahkikatı yapamaz. Ve hâkezâ...
Demek, biz müflis olduğumuz halde, zengin bir mücevherat dükkânının dellâlı ve birer hizmetçisi olmuşuz.
Said Nursî
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * [1]
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bugünlerde sabah namazı tesbihatında İstanbul'daki ihtiyarın garazkârane ve şahsıma karşı galiz gıybeti üzerine, Eski Said damarıyla nefs-i emmarem heyecana geldi. "Mazlumum, bu nevi zulüm çekilmez!" dedi, intikamını almak istedi. Birden kalbime geldi:
"Belki Risale-i Nur'un İstanbul'da neşrine bir vesile olur. Sen madem hayat-ı dünyeviyeni ve hayat-ı uhreviyeni dahi Risale-i Nur'a feda ediyorsun; bu izzet-i nefis damarını dahi feda et. Hem sebeb-i hilkat-i kâinat Fahr-i Âlem aleyhissalâtü vesselâma 'mecnun' tabiri istimal eden insanlar bulunduğu gibi, senin, o güneşe nispeten zerrecik bir izzet-i nefsinin kırılmasına ehemmiyet verme" diye ihtar edildi, benim de kalbim rahat etti.
ba