nerede? Kur'ân-ı Hakîmin âyât-ı kat'iyesiyle, bin üç yüz seneden beri, milyonlar tefsirlerinde ve halen kütüphanelerde dolu olan tefsirlerde,
فَِلاُمِّهِ السُّدُسُ [1]* لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ اْلاُنْثَيَيْنِ * [2]
يَۤا اَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ ِلاَزْوَاجِكَ [3]* فَانْكِحُوا مَاطَابَ لَكُمْ * [4]
ilââhir gibi âyetlerin hakaik-i kudsiyelerini Avrupa feylesoflarının itiraz ve tecavüzatına karşı otuz seneden beri yazdığım müdafaat-ı ilmiyemi "Hükûmetin inkılâbına, prensibine ve rejimine muhalif kastı var" diye beni itham etmek, öyle bir zahir garaz ve öyle bir esassız vehimdir ki, buradaki mahkeme-i âdileye taallûk etmeseydi, müdafaa ve cevap vermeyi lâyık görmezdim.
Hem acaba, eskiden beri bu vatan ve millete zarar niyetiyle, Avrupa'nın dinsiz komiteleri hesabına ve Rum, Ermeniler cemiyeti vasıtasıyla dinsizlik ve ihtilâf ve fesat tohumlarını saçan mülhidlere karşı müdafaat-ı ilmiyem, hangi suretle hükûmet aleyhine alınıyor? Ve hangi sebeple hükûmete bir taarrruz mânâsı veriliyor? Hangi insafla böyle dinsizliği hükûmete maledip ittiham ediliyor? Hükûmet-i Cumhuriyenin kuvvetli esasları böyle dinsizlerin aleyhinde olduğu halde, dinsizliği hükûmetin bazı prensiplerine mal edip, benim, vatan ve millet ve hükûmet hesabına öyle müfsidlere karşı yirmi seneden beri galibane müdafaat-ı ilmiyeme "dini siyasete âlet ve hükûmet aleyhine teşvik" mânâsını vermek, hangi insaf kabul eder ve hangi vicdan razı olur?
Evet, değil bu mahkemeye, belki bütün dünyaya ilân ediyorum: Ben, hakaik-i kudsiye-i imaniyeyi, Avrupa feylesoflarına ve bilhassa dinsiz feylesoflara ve bilhassa siyaseti dinsizliğe âlet edenlere ve âsâyişi mânen ihlâl edenlere karşı müdafaa etmişim ve ediyorum.