Tenbih
Vakta ki bu böyledir. "Kaf"a işaret eden kat'iyyü'l-metinlerden, yalnız قۤ * وَالْقُرْاٰنِ الْمَجِيدِ [1] dir. Halbuki, caizdir: Kaf, Sad gibi olsun. Dünyanın şarkında değil, belki ağzın garbındadır. Şu ihtimalle delil yakîniyetten düşer. Hem de kat'îyü'd-delâlet bundan başka olmadığının bir delili, şer'in müçtehidlerinden olan Karâfî'nin لاَ اَصْلَ لَهُ [2] demesidir. Lâkin, İbni Abbas'a isnat olunan keyfiyet-i meşhuresi, Dördüncü Mukaddemeye bak. Vech-i nisbeti sana temessül edecektir. Halbuki, İbni Abbas'ın her söylediği sözü, hadis olması lâzım gelmediği gibi, her naklettiği şeyi de onun makbulü olmak lâzım gelmez. Zira İbni Abbas gençliğinde İsrailiyata, bazı hakaikin tezahürü için, hikâyet tarikiyle bir derece atf-ı nazar eylemiştir.
Eğer dersen, "Muhakkikîn-i sofiye, 'Kaf'a dair pek çok tasviratta bulunmuşlardır?" Buna cevaben derim:
Meşhur olan âlem-i misal, onların cevelângâhıdır. Biz elbisemizi çıkardığımız gibi, onlar da cesetlerini çıkarıp seyr-i ruhaniyle o ma'razgâh-ı acaibe temaşa ediyorlar. "Kaf" ise, o âlemde onların târif ettikleri gibi mütemessildir. Bir parça âyinede, semavat ve nücum temessül ettikleri gibi, bu âlem-i şehadette velev küçük şeyler de olsa, çekirdek gibi, âlem-i misalde tecessüm-ü maânînin tesiriyle bir büyük ağaç oluyor. Bu iki âlemin ahkâmları birbirine karıştırılmaz. Muhyiddin-i Arabî'nin mağz-ı kelâmına muttali olan, bunu tasdik eder. Amma