Tenbih
Nasıl ki, zaruriyattan nazariyat istintac olunur. Öyle de âsâr-ı Sâniin zaruriyatı, mahfiyat-ı san'atına burhandır. İkisi beraber bu meseleyi ispat eder.
Telvih
Acaba nizam-ı âlemdeki san'attan daha dakik, daha acip, daha garip, cins-i kudret-i mümkinattan daha uzak, akıl tasavvur edebilir mi? Elbette edemez. Zira fünun, gösterdikleri fevaid ve hikem ile bizzarure Sâniin kast ve san'at ve hikmetine şehadet ettiklerinden ukulü kabul etmeye muztar etmişlerdir. Yoksa, bu bedihiyattan en küçük bir hakikati, akıl kendi kendine kalsaydı, kabul etmezdi.
Evet, zemin ve âsumânı hamleden ve muallâkta tutan ve ecram-ı kâinatı istihdam eden ve nizamında idhal ile hiçbir emrine isyan edilmeyen Zât-ı Akdesten neden istiğrap olunsun ki, ondan derecatla eshel ve ehaff olanı hamletsin. Evet, bir dağı kaldıran, bir hokkayı kaldırabilmekten tereddüt etmek, sırf safsata etmektir. Elhasıl: Nasıl Kur'ân'ın bazısı bazısına müfessirdir; kezalik, kâinat kitabı dahi, bazı sutûru, arkalarındaki san'at ve hikmeti tefsir eder.
İşaret
Eğer desen: Bazı mutasavvıfın kelâmından ittisal ve ittihad ve hulûl zahir oluyor. Ve ondan tevehhüm edilir ki, bazı maddiyyunun mesleği olan vahdetü'l-vücuda bir münasebet gösterir.