olmayan kuvvet ve kudretlerin cinsinden olan bir kudret-i mevhume içinde Sânii farz ederek, o noktadan şu meseleye temaşa ediyor. Halbuki Vâcibü'l-Vücudun canibinden, kudret-i tâmmesi nokta-i nazarından bu meseleye temaşa etmek gerektir.
İşaret
Birinin âsârı muhakeme olunursa, onun hâssasını nazara almak lâzımdır. İşte şu meselede edilmemiştir. Zira bu meseleye, acz-i abdin arkasında, kudret-i mümkinatın tarafında, kıyas-ı temsilînin perdesi altında temaşa ediyor. Halbuki tekvin-i âlemde bir kısmını maddesiz ibdâ ve bir kısmı dahi maddeden inşa ile şu kadar hayret-feza âsâr-ı mu'cize ile kudret-i kâmile-i İlâhiyeyi göstermekle beraber, ondan sarf-ı nazar etmek, gaibi şahit suretinde görmek olan kıyas-ı hâdi' ile ve ebnâ-yı cinsini muhakeme ettiği gibi, bir kaide-i mahdude ile Vâcibü'l-Vücuda nazar ederler. Hattâ çok meseleyi akl-ı selim mâkul gördüğü halde, onlar gayr-ı mâkul tevehhüm ederler.
Tenbih
Muhtereattan kat-ı nazar, masnuatın en zahir ve münevver ve "ziya" dedikleri olan nur-u ayn-ı âlemin kavanîn-i acibesi; ve onun semeresi ve misal-i musaggarı olan nur-u basarın nevâmîs-i bediasıyla münevver ve musavver olan kemâl-i kudret-i İlâhiyenin canibinde, muvazene nokta-i nazarında gayr-ı mâkul ve uzak tevehhüm olunan mesâile temaşa edilirse, me'nus ve ayn-ı akıl kirpikleri ortasında görülecektir.