hayvan dahi kabul etmez. Fakat ne çare, mesleğin lâzım-ı beyyini meslektendir. Şu meslek ise, bu suretten başka bir şeyle tasvir edilmez. Evet, bâtılın şe'ni şöyledir: Ne vakit tebeî bir nazarla bakılırsa, sıhhatine bir ihtimal verilir. Fakat im'ân-ı nazar eyledikçe, ihtimal-i sıhhat bertaraf olur.
İşaret
Madde dedikleri şey ise, suret-i mütegayyire, hem de hareket-i zaile-i hâdiseden tecerrüd etmez. Demek hudûsu muhakkaktır. Feya acaba! Sâni-i Vâcibü'l-Vücudun lâzıme-i zaruriye-i beyyinesi olan ezeliyeti zihinlerine sığıştıramayan, nasıl oldu da, herbir cihetten ezeliyete münafi olan maddenin ezeliyetini zihinlerine sığıştırabilirler? Hakikaten câ-yı taaccüptür... Evet, insan düşündükçe, cemi' sıfât-ı kemâliyeyle muttasıf olan Sâniden istiğrap ve istinkâr ettikleri, şu hayret-efza masnuatı tesadüf-ü amyâya ve hareket-i zerrata isnat ettikleri için, insanı insaniyetten pişman eder.
Telvih
Harekât-ı zerrattan husulü dâvâ olunan kuvvet ve suretler, a'raziyetleri cihetiyle envâdaki mübayenet-i cevheriyeyi teşkil edemez. A'raz cevher olamaz. Demek, bütün envâın fasılları ve umum a'razın havâss-ı mümeyyizeleri, adem-i sırftan muhtera'dırlar. Tenasül, teselsülde şerait-i âdiye-i itibariyedendir. İşte delil-i ihtirâînin icmali...