Tenbih
Hakâik-ı akâid-i İslâmiye, bütün teferruatıyla kütüb-ü İslâmiyede mufassalan müberhene ve musarrahadır, görünebilir. Ve görülen şeyi göstermek, zâhirin hafâsına veya muhatabın gabavetine işaret ve techil olduğundan, akidenin yalnız üç-dört unsurunu beyan edeceğim. Diğer hakâikini fuhûl-u ulemânın kitaplarına havale ederim. Zira bana hacet bırakmamışlar.
Mukaddeme
Ehl-i dikkatin malûmudur ki: Makâsıd-ı Kur'âniyenin fezlekesi dörttür: Sâni-i Vâhidin ispatı ve nübüvvet ve haşr-i cismânî ve adl'dir.
Birinci maksat: Delâil-i Sâni beyanındadır. Bir burhanı da Muhammed'dir (aleyhisselâtü vesselâm). Sâniin vücut ve vahdeti, ispata ihtiyaçtan müstağnidir. Lâsiyyemâ, Müslümanlara karşı çok derece eclâ ve azhardır. Binaenaleyh, hitabımı ecânibe, bahusus Japonya'ya tevcih eyledim. Zira onlar eskide bazı sualler etmiştiler; ben de cevap vermiştim. Şimdi ihtisarla yalnız bir-iki suallerine müteallik o cevabın bir parçasını söyleyeceğim. Onlardan bir sual:
مَا الدَّلِيلُ الْوَاضِحُ عَلٰى وُجُودِ اْلاِلٰهِ الَّذِى تَدْعُونَنَا اِلَيْهِ وَالْخَلْقُ مِنْ اَىِّ شَىْءٍ أَمِنَ الْعَدَمِ اَوِ الْمَادَّةِ اَوْ ذَاتِهِ اِلٰى اٰخِرِ سُؤَالاَتِهِمِ الْمُرَدَّدَةِ * [1]
Yani, vücud-u Sânie delil-i vâzıh nedir?