taklili göstermekle, azabı nihayet derecede ta'zîm ve tehvil eder. Zira azı böyle olursa, çoğundan Allah esirgesin!
Tenbih
Bu sana sermeşktir; yazabilirsen meşk et. Zira bütün âyât-ı Kur'âniye bu intizam ve tenasüp ve hüsne mazhardırlar. Fakat makasıd bazan mütedâhilen müteselsildir. Herbirinin tevabii ötekiyle mukarin olur, fakat muhtelit olmaz. Dikkat etmek gerektir. Zira nazar-ı sathî böyle yerlerde çok halt eder.
Beşinci Mesele
Kelâmın servet ve vüs'ati ise nasıl suret-i terkip, nefs-i maksadı gösterir. Öyle de müstetbeâtının telmihâtıyla ve esâlîbin işârâtıyla garazın levazım ve tevâbiini göstermek ve ihtizaza getirmektir. Zira telmih ve işaret ise, sakin olan hayâlâtı ihtizaza ve sâkit olan cevanibini söylettirmekle, kalblerin en uzak köşelerindeki istihsanı ve alkışlamayı tehyiç etmeye büyük bir esastır. Evet, telmih ve işaret ise, yolun etrafını temaşayla tenezzüh etmek içindir. Kast ve talep ve tasarruf için değildir. Demek, mütekellim onda mes'ul olmaz. Eğer istersen, bu beyitlerin içlerine gir. Bir derece seyre şayan noktalar vardır:
İşte çal olan atına binmiş, nazenin karşısında gençlenmek isteyen ihtiyar babanın sakalının içine bak, belâğatın çok anahtarlarını bulacaksın. Al, kapıları aç, işte
قَالَتْ كَبِرْتَ وَشِبْتَ قُلْتُ لَهَا * هٰذَا غُبَارُ وَقَايِعِ الدَّهْرِ
Yani, dedi: "İhtiyar oldun." Dedim: "Değildir; belki mesâib-i dehrin gürültüsünden ayakları altından çıkıp sakalıma konmuş bir beyaz gubardır."