İkinci Mesele
Kelâmın hayatlanması ve neşvüneması, mânâların tecessümüyle ve cemâdâta nefh-i ruh etmekle bir mükâleme ve mubâhaseyi içlerine atmaktır. Şöyle:
"Deveran" ile tabir olunan, vücutta ve ademde iki şeyin mukarenetiyle biri ötekisine illet ve me'haz ve menşe zannolunması olan itikad-ı örfî üzerine müesses olan mağlâta-i vehmiye üstüne mebnî olan, kuvve-i hayalden neş'et eden sihr-i beyanıyla, sehhar gibi cemâdâtı hayatlandırır, birbiriyle söyletir. İçlerine ya adaveti veya muhabbeti atar. Hem de mânâları tecessüm ettirir, hayat verir, içinde hararet-i gariziyeyi derc eder.
Eğer istersen, gürültülü menzil ıtlakına şâyeste olan bu beyte gir:
يُنَاجِنِى اْلاِخْلاَفُ مِنْ تَحْتِ مَطْلِهِ * وَتَخْتَصِمُ اْلاٰمَالُ وَالْيأْسُ فِىصَدْرِى
Yani, "Mumâtala-i hak perdesi altında hulfü'l-va'd benimle konuşuyor. Der: Aldanma! Onun için, sînemde ümitlerim yeis ile kavgaya başladılar; o mütezelzil hane olan sadrımı harap ediyorlar." Göreceksin, nasıl şâir-i sâhir emel ve ye'si tecsim etmekle hayatlandırarak, nemmâm olan ihlâfın fitnesiyle bir muharebe ve muhasamayı temsil eyledi. Güya sinematoğraf gibi bu beyit senin aklına rüya görünüyor. Evet, bu sihr-i beyanî bir nevi tenvim eder.
Veyahut yerin yağmurla muâşaka ve şekvasını dinle. İşte:
تَشَكَّى اْلاَرْضُ غَيْبَتَهُ اِلَيْهِ * وَترْشُفُ مَائَهُ رَشْفَ الرُّضَابِ
Yani, yağmurun geç gelmesini ona teşekkî eder. Mahbubun ağız suyu gibi suyunu emer. Acaba yeri Mecnûn, sehabı Leylâ hâletlerinde bu şiir sana tahyil etmiyor mu?