Sûre-i Ve'l-Asr'ın "Dağ Meyvesi" nâmında nüktesine bir hâşiye
اَلصَّالِحَاتِ [1]daki ت , âhirdeki tâ'lar, ekseriyetçe vakfa rastgelmesiyle, cifirce ﻫ sayılabilir. Bu noktada اِلاَّ beraberdir; bu zamanımızı gösterir (1358). Ve telâffuzca ﻫ okunmadığından ت kalabilir. Bu noktadan şeddeler sayılmazsa ve اِلاَّ beraber değil, iki yüz küsur sene zamana kadar iman ve amel-i salihle beraber bir tâife-i azîme, hasârât-ı azimeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip, Fatiha'nın âhirinde صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ [2] gösterdiği zamana; hem
لاَ تَزَالُ طَۤائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللهُ بِاَمْرِهِ * [3]
birinci cümle, bin beş yüz makamıyla âhirzamanda bir taife-i mücahedenin son zamanlarına; ve ikinci cümle, bin beş yüz altı makamıyla, galibane mücahedenin tarihine; ve üçüncü cümle, bin beş yüz kırk beş makamıyla, pek az bir farkla hem Fatiha'nın, hem Ve'l-Asri Sûresinin ikinci cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip, tevafuk eder. Demek, bu hadis-i şerifin üç cümlesinden herbirisi, bin beş yüz tarihine ve mücahedenin ne kadar devam edeceğine dair işaretlerine, aynen bu اَلَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ [4] —şedde sayılmazsa—bin beş yüz altmış bir makamıyla, hem وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ [5] —şedde sayılır fakat بِالصَّبْرِ da lâmdır—bin beş yüz altmış makamıyla iştirak edip, o taife-i azimenin