بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ [1]* اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ * [2]
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Leyle-i Miracın, aynı leyle-i Regaib gibi hiç inkâr edilmez bir tarzda, bir nevi mu'cize-i Ahmediye gibi bir kerametini ve kâinatça hürmetini gözümüzle gördük. Şöyle ki:
Nasıl evvelce yazdığımız gibi iki ay kuraklık içinde burada hiç yağmur gelmediği, güya leyle-i Regaibi bekliyor gibi o mübarek gecenin gelmesiyle emsalsiz bir gürültü ile kudsiyetini burada gösterdiği gibi, aynen öyle de, o geceden beri buraya bir katre yağmur düşmediği halde, yirmi günden sonra aynen Mirac gecesi birden bire öyle bir rahmet yağdı ki, dinsizlerde şüphe bırakmadı ki, Sahibü'l-Mirac, Rahmeten li'l-Âlemîn olduğu gibi, onun Mirac gecesi de bir vesile-i rahmettir. Hem ehl-i imanın imanlarını kuvvetlendirdiği gibi, meyusiyetlerini de bir derece izale etti.
Hal-i âlemi bilmiyorum, fakat hissediyorum ki: Ehl-i imân hem haricî birkaç tarafta tazyikat, hem dahilî endişeler ve kuraklıktan gelen derd-i maişet ve nokta-i istinadı dünyaca bulamamaktan, ehemmiyetli bir meyusiyetin tesiriyle, hattâ ibadete karşı bir fütur gelmişti. Birden Mirac gecesi, burada kerametiyle leyle-i Regaibin kerametini takviye ederek ehl-i imana bildirdi ki: "Siz sahipsiz değilsiniz. Kâinat kabzasında bulunan bir Zâtın, âleme rahmet gönderdiği bir istinadgâhınız vardır" diye meyusiyet ve endişelerini kısmen izale eyledi.
Hem Risale-i Nur'un bir silsile-i kerametini teşkil eden tevafuk, bu hadisede hiç tesadüfe havale edilmez bir tarzda üç-dört tevafukla, leyle-i Mirac ve leyle-i Regaib hürmetlerinde Risale-i Nur'un da bir hissesi var olduğunu gördük.