Risale-i Nur şakirtlerinden Emin, Hilmi, Kâmil ve Feyzi'nin bir fıkrasıdır.
Risale-i Nur'un kasabalara ve cemaatlere berekete medar olması ve ona zarar verenlere tokat gelmesi gibi, şahıslara da pek zahir bir surette, hem bereket ve hüsn-ü maişet (ona çalışanlara) ve gaybî tokatlar, (onun aleyhinde çalışanlara) gelmesi, bu havalide pek çok hâdiseleri var. Biz, kendi nefsimizde; çalıştığımız zaman, pek zahirî bir surette bir hüsn-ü maişet, bir inayet gördüğümüz gibi; Risale-i Nur'un erkânından Nazif, kat'î bir surette haber veriyor ki, üç dört adam, dünya servetinin hatırı için Risale-i Nur aleyhinde toplanıp münâfıkane bir tedbir kurdukları hengâmda, üç gün sonra o üç adamın haneleri ve dükkânları yanıp, herbiri binler lira zayiatla tokat yediler.
Hem bir dessas ve casus adam, Risaletü'n-Nur şakirtleri aleyhinde çalışıyordu ki, onları hapse attırsın. Birgün, serbest olarak "Ben, bir ip ucu bulamadım ki bunları hapse sokayım. Eğer bir ipucu bulsam onları hapse sokacağım" diye ilân ettiği vakitten iki gün sonra bir iş yapıp, Risale-i Nur şakirtleri yerinde o iki sene hapse girdi.
Hem bedbaht, muannid bir adam, şiddetli Risale-i Nur aleyhinde, hem şakirtlerinin bir rüknü aleyhinde bulunduğu hengâmda, bir iki gün sonra meyhaneye gidip içe içe çatlamış, orada ölmüş. Bu neviden çok hâdiseler var. Demek Risale-i Nur, dostlara tiryak olduğu gibi, düşmanlara da saika oluyor.
Hem Gavs-ı Âzamın, Üstadımız hakkında فَاِنَّكَ مَحْرُوسٌ بِعَيْنِ الْعِنَايَةِ [1] fıkrasıyla, inayet ve teshile daima mazhar olduğuna ve tevafuk, Risale-i Nur'un bir mâdeni bulunduğuna pek çok emarelerden, bu bir iki gün zarfında, küçük ve lâtif, fakat kat'î kanaat veren cüz'î hâdiselerin tevafukatında gözümüzle gördüğümüz inâyet-i Rabbaniyenin nümunelerinden beş-altısını beyan ediyoruz ki, onlar, bu iki gün zarfında beraber vukua gelmiş.