Sual: İşârât-ı Kur'âniye risalesinde Fatiha'nın âhirinde sırat-ı müstakim ashabı ki, اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ [1] âyetinin tarif eylediği taife içinde, hem لاَ تَزَالُ طَۤائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى...حَتّٰى يَاتِىَ اللهُ بِاَمْرِهِ...الخ [2] (ilâ ahir) hadîsinin âhirzamanda gösterdiği mücahedeler içinde ve hem Ve'l-Asri Sûresinin اِلاَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ [3] ile başlayan üç cümlesinde mânâ-yı işâri ile hususî bir surette dahil bir ferdin, Risale-i Nur şakirtleri olduğuna sebep nedir ve veçh-i tahsisi nedir?
Elcevap: Sebebi ise, Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur'âniye muammâlarını hal ve keşfetmiştir ki, her bir tılsımın bilinmemesinden, çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddütlerden kurtulmayıp, bazan imanını kaybederdi. Şimdi, bütün dinsizler toplansa, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler. Yirmi Sekizinci Mektuptaki İnâyât-ı Seb'ada bir kısmına işaret edilmiş. İnşaallah bir zaman o tılsımlar müstakil bir risalede cem edilecek.
Said Nursî
ba