بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * [1]
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu yeni hâdise-i taarruziyeden müteessir olmayınız. Çünkü mükerrer tecrübelerle Risaletü'n-Nur inayet altındadır. Hiçbir taife, şimdiye kadar böyle ehemmiyetli hizmette bizler kadar az meşakkatle kurtulan olmamış.
Hem geçen Ramazan'daki hastalığım ve Eskişehir'deki musibetimiz gibi çok vâkıalarla, zâhirî sıkıntılı, meşakkatli hâlât altında Risaletü'n-Nur'un fâidesine ait inkişâfâtı ve daha tesirli fütuhâtı görülmüş. İnşaallah, bu sıkıntılı hâdise dahi, münafıkların aks-i maksuduyla, Risaletü'n-Nur'un fütuhatını başka mecrâlarda teshile vesile olur.
Beşinci Şua ellerine geçmesi ehemmiyetlidir. Fakat bunda bir hikmet var. Belki onlara, kendi mesleklerini bildirmek ve Cehenneme gidenin mahiyetini bilmek için fevkalâde iktidarımız haricinde bir kazâ-i İlâhi diye Cenâb-ı Hakkın hikmetine ve inâyetine ve hıfzına itimad edip merak etmeyiniz.
Hem siz, hem onlar bilsinler ki, sadaka belâyı def ettiği gibi, Risaletü'n-Nur Anadolu'dan, hususan Isparta, Kastamonu'dan âfât-ı semaviye ve arziyeyi def ve ref'ine vesiledir. Evet, Sabri'nin يَۤا اَرْضُ ابْلَعِى... وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِىِّ...الخ [2] âyetinden istihraç ettiği mânâ, haktır ve mutabıktır.
Evet, Risale-i Nur, sefine-i Nuh gibi Anadolu'yu Cebel-i Cûdî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına sebeptir. Çünkü,