Risale-i Nur, sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maarifetlere benzemez. Akıldan başka çok letâif-i insaniyenin de kut ve nurlarıdır.
Elhasıl: Mâsumların ve ümmî ihtiyarların noksan yazılarında iki fâide var:
Birincisi: Teennî ve dikkatle okumaya mecbur etmektir.
İkincisi: O mâsumâne ve hâlisâne ve samimî ve tatlı dillerinden, derslerinden Risale-i Nur'un şirin ve derin meselelerini lezzetli bir hayretle dinlemek ve ders almaktır.
Said Nursî
ba
Isparta'ya gönderilen bir fıkradır
Risaletü'n-Nur, kendi sadık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî, sarsılmaz bir sebat ister. Evet, Risaletü'n-Nur on beş senede medresede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikîyi on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığını, yirmi senede, yirmi bin zât tecrübeleriyle şehadet ederler.
Hem, iştirak-i a'mâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şakirdinin, herbir günde binler hâlis lisanlarıyla edilen makbul duaları ve binler ehl-i salâhatin işledikleri a'mâl-i salihanın misil sevaplarını kazandırıp, herbir hakikî sadık ve sebatkâr şakirdlerini amelce binler adam hükmüne getirdiğini... kerametkârâne ve takdirkârâne İmam-ı Ali'nin üç ihbarı ve keramet-i gaybiye-i Gavs-ı Âzamdaki tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşareti ve Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın kuvvetli işaretle o hâlis şakirtler, ehl-i saadet ve ehl-i Cennet olacaklarını müjdesi pek kat'î ispat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle bir fiyat ister.
Madem hakikat budur, Risale-i Nur dairesinin yakınında bulunan ehl-i ilim ve ehl-i tarikat ve sofî meşrep zâtlar onun cereyanına girmek ve ilim ve tarikattan