hasenatlarını yazıp kaydetmesinin ve Risale-i Nur şakirtlerinin istikbalinin mukadderatını mes'udâne idamesinin haberini veren, o hediyeden daha gelmeyen geliyordu. Ben, o azîm yekûndan hisseme düşen binden bir cüz'ünü ruhen hissetmiş idim ki, beni mesrurâne heyecana getirmişti.
Evet, böyle yüzer mâsumların makbul amelleri ve reddedilmez duaları sair kardeşlerimin defterlerine geçmesi misilli, benim gibi günahkârın sahife-i a'mâline dahi girmesi, binler sürur ve sevinç verebilir. Böyle karanlık bir zamanda, bu ağır şerait altında böyle mâsumâne ve kahramanâne çalışmak için, biz, hem o mâsumları, hem o ümmîleri ve hem onların muallimlerini, hem peder ve validelerini, hem köylülerini, hem Anadolu'yu, hem memleketlerini tebrik ederiz.
O mübarek mâsumların ve ümmîlerin herbirisine birer hususî teşekkür ve tebriknâme yazmak elimden gelseydi yazacaktım.
Said Nursî
ba
Emin ve Feyzi'nin Ispartalı kardeşlerine gönderilmiş bir fıkrasıdır
Isparta'da bulunan kardeşlerimize,
Lâtif bir rüyanın kadere ait bir meseleyi, şuhud derecesinde bize kanaat verdiği gibi, o lâtif rüyanın ikinci parçası bizlere mânevî bir müjde ve beşaret verdiği cihetle, siz kardeşlerimize beyan ediyoruz. Şöyle ki:
Üstadımız rüyada görüyor ki: Ben—yani Feyzi ile—beraber gezmeye çıkıyoruz. Giderken, birden Üstadımıza söylüyorum ki: "Burada ben ayının tesbihini toplayacağım." Üstadımız da bakıyor ki, beyaz ipler gibi dolaşmış bir şey görüyor. Bu acip güldürecek sözümden ve ayıya tesbih isnat etmek vaziyetimden çok şiddetli gülerek uyanmış. Uyandıktan sonra da gülmüş. Akşama kadar hiç görülmemiş bir tarzda, yirmi-otuz defa o hâdisat-ı nevmiyeyi gülerek benimle mülâtefe etti. Münasebet olmayan bazı şeylerle tâbire çalıştıksa da münasebet tutmadı.
Sonra aynı ikinci günün aynı saatinde, bana benzeyen bir dost—ki, rüyada Üstadıma benim suretimde görünmüş—Üstadımızın yanına geldi. Dedi ki: