İşte Gavs'ın şu fıkrası, فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ سَعِيدٌ [1] âyetinin bir nev'i tefsiridir. Şu küllî âyetin bir kısım efradını, altıncı asır ve on dördüncü asırda âyetin külliyetinde dahil bir kısım efrad-ı mahsusayı irae ettiğine müteaddit emareler var. Âyetin külliyetindeHaşiye tevafuk sırrıyla فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ [2] kelimesinde bu zamanının en büyük şakîlerinden üçüne cifirce tevafuk etmesi, o küllî âyette bunlar dahi kasten murad olduklarına emaredir, belki işarettir. İşte Hazret-i Gavs, bu âyetteki bu emareden, bu zamana bakmış. Mezkûr fıkrasını küllî âyete bir nevi hususî tefsir yaparak, kasidesinde kerametkârane bahsettiği fitne-i âhirzaman içindeki şakirtlerini görüp, o zamanın şakîlerinin şerrinden muhafaza edildiği ve burada münâcâtında dahi o kasidenin meâline bakıyor.
Şu fıkra-i Gavsiyede bir ima var. Buradaki "Said" lâfzında, meşhur kasidesindeki تَعِيشُ سَعِيدًا [3] kelimesine hafî bir işaret olduğu gibi, ذُو الْهَلاَكِ هُوَ الشَّقِىُّ الْمُبَعَّدُ [4] fıkrasıyla, kendisinden sonra vuku bulan ve ulûm-u İslâmiyeyi mahvetmek niyetiyle kütüphaneleri Dicle ve Fırat nehrine atan Hülâgu felâketini haber vermekle beraber, Hülâgu gibi ulûm-u İslâmiyeye perde çeken şakîleri dahi mezkûr âyete istinaden haber veriyor.