Şeyh-i Geylânî'nin, fıkrasıyla kerametkârane verdiği haber-i gaybînin tetimmesidir
اَنَا لِمُرِيدِى [1] fıkrasında مُرِيدِى [2]" Molla Said" kelimesine tam tevafuk ediyor. Yalnız bir elif fark var. Elif ise, kaide-i sarfiyece "elfün" okunur. Elfün ise, bindir. Demek bin iki yüz doksan dörtte dünyaya gelecek bir müridi, bu "müridi" lâfzında muraddır. Çünkü لِمُرِيدِى [3] de lâm sayılsa iki yüz doksan dört eder ki, bir tek fark ile Said'in tarih-i velâdetine tevafuk eder. Esas Arabî sayılsa fark yoktur. Lâm'sız مُرِيدِى ise iki yüz altmış dört eder. "Molla Said" dahi iki yüz altmış beş eder. "Molla"daki elif bine işaret olduğu için mütebakisi iki yüz altmış dört kalır.
Elhasıl: Şu zamanda dellâl-ı Kur'ân ve hâdim-i Furkan olan o adamın iki ismi ve iki lâkabı var. "Elkürdî" lâkabı ile "Molla Said" ismi, اَنَا لِمُرِيدِى fıkrasında zâhir görünüyor. "Nursî" lakabıyla "Bediüzzaman Said" ismi كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ [4] fıkrasında âşikâr görünüyor. Hattâ hizmet-i Kur'âniyede en mühim bir arkadaşı ve hâlis bir talebesi olan Hulusi Beye لِلّٰهِ مُخْلِصًا تَعِيشُ سَعِيدًا صَادِقًا بِمَحَبَّتِى [5] fıkrasında işaret olduğu gibi, diğer bir kısım talebelerine işaretler var.
Risale-i Nur talebeleri namına
Rüştü, Hüsrev
ba