haramla doldurmak için bid'alara yardım ve fetva verenlerdir." Sonra bir kısım ülemaü's-su'u tokatlamak için de birisiyle konuşuyor. Der:
فَاسْئَلْ لِمَوْلاَكَ الْعَظِيمِ الشَّانِ * يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ * بِاَنْ يَقِيكَ شَرَّ تِلْكَ الْفِتْنَةِ * وَشَرَّ كُلِّ كُرْبَةٍ وَمِحْنَةِ
yani, "Ey o zamana yetişen ve âlimlerden olan insan! Cenâb-ı Haktan o fitnenin şerrinden muhafaza için sana ders verdiğim İsm-i Âzam ile dua et."
فَاِنَّمَا نَحْنُ عَلَى التَّحْقِيقِ * غَوْثٌ لِكُلِّ كُرْبَةٍ وَضِيقِ
yani "Biz Âl-i Beyt'ten her kûrbet ve şiddet zamanında birer Gavs çıkıp imdat ediyoruz." Esedullahü'l-Galib Hz. Ali (r.a.), İbni Ebu Talib kerremallahü vechehü ihbarat-ı gaybiyeye ait şu kasidesinin bir kısmında Risale-i Nur şakirtlerine bilhassa baktığına müteaddit emareler var. O da Gavs-ı Geylânî gibi Risale-i Nur'un makbuliyetini imza ediyor ve alkışlıyor.
Birinci emare: Latin hurufunun İslâmlar içinde cebren kabul ettirildiğini teessüfle bahsedip ve ulemaü's-su'u tokatladığı yerde birdenbire birisiyle irşadkârane konuşuyor ve diyor ki: يَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ "Sana verdiğim ders ile hıfz duasını et." İşte bu "müdrik" aynen Hz. Gavs'ın kaside-i meşhuresinde "mürîdî" dediği adamın aynıdır. Çünkü ikisi de aynı fitneden bahsedip umum içinde hususi bir adama iltifat gösteriyorlar. Kaside-i Gavsiyede "mürîdî" ilm-i cifr ve on yedi emare ile "Molla Said"dir. Hem "el-Kürdî" olduğu tahakkuk etmiş.