Keramet-i Aleviyenin neticesi
Madem Hz. Ali (r.a.) اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَعَلِىٌّ بَابُهَا [1] hadîsine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak harika kerametleri göstermiştir. Hem madem âhirzamanda gelen hadiselere karşı Kur'ân ve Âl-i Beyt cihetinde herkesten ziyade alâkadardır. Hem madem esrarlı Kaside-i Ercüze'de ve meşhur Kaside-i Celcelûtiye'sinde vâkıat-ı istikbaliyeden haber veriyor. Ve "esrar-ı gaybiyeyi benden sorunuz" diye iddia ederek kısmen dâvâsını ihbarat-ı sadıka-ı gaybiye ile ispat etmiştir. Hem madem o iki kasidesinde takip ettiği en mühim esas ve en büyük ders İsm-i Âzamdır. Ve ism-i Âzam ile meşgul olanlar ile konuşur, teselli ve teşci' eder. Hem madem o kasideler istikbale baktıkları vakit çok emareler ve işaretler ile, hem mânâları ile, hem cifri hesabıyla şu zamanımızı ve şu zamandaki hadisat-ı acibeye parmak basıyor. Ve aynı hadiseyi mükerreren işaretle gösteriyor. Hem madem Risale-i Nur bu zamanda iman ve Kur'ân hizmetinde Hz. Ali'nin (r.a.) nazarına çarpacak en ehemmiyetli bir hâdisedir. Ve Hz. Ali (r.a.) tesisinde harika ilmiyle ve harikulâde şecaatiyle cihanpesendane hizmet ettiği ve üstünde titrediği hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeyi harika bir tarzda kat'i burhanlarıyla ispat eden Risale-i Nur, o kudsi hakikatları güneş gibi göstermiştir. Hem madem Hz. Ali'nin (r.a.) kudsi Üstadından aldığı ve bu ümmete verdiği en mühim dersi ve bu iki kaside-i gaybiyesinin mevzuu ve esası ve ruhu olan Sekine'yi ve İsm-i Âzamı bu zamanda herkesten ziyade kendine vird eden ve on üç seneden beri İsm-i Âzamla beraber binbir esma-i İlâhiye içinde bulunan Cevşenü'l-Kebîr ile ve o esma ile ulûm-u Kur'âniyenin hazinesini açan yüz yirmi risaleyi o esmanın feyzi ile Kur'ân'a tefsir yapan ve yirmi dört saatte yüz