"Birinci hadise: Mânevî tevatür derecesinde bir şöhretle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekir-i Sıddîk ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira'nın kapısında iki nöbetçi gibi iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedâr gibi harika bir tarzda kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir.
"Hattâ rüesâ-yı Kureyş'ten, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın eliyle Gazve-i Bedir'de öldürülen Übeyy ibni Halef, mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: 'Mağaraya girelim.'
"O demiş: 'Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki, Muhammed (a.s.m.) tevellüd etmeden bu ağ yapılmış gibidir.' "
Birden, bu âyet-i kerîmenin iki harfinde yani لَوْ harflerinde bir mu'cize gördüm ki, benim vehmim yerine yüksek bir lem'a-i i'câz bildim. Şöyle ki:
Sûre-i Ankebût Mekke'de nazil olduğu için, Kureyş'in imana gelmeyen reisleri Peygambere (a.s.m.) suikast edeceklerini ve o suikastın içinde en zaif ve en küçük bir hayvan olan bir örümcek o reislerin o şiddetli hücumlarına karşı mukabele edip galebe edecek. Yani örümceğin hanesi olan ağ en zaif bir perde iken, o kuvvetli reisleri mağlûp edeceğini göstermekle âyet diyor ki:
"En zaif bir hayvana mağlûp olacaklarını faraza bilseydiler, bu cinayete ve bu suikasta teşebbüs etmeyeceklerdi."
İşte اَلْيَوْمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ [1] âyetinde bir kelime ile bir mu'cize-i tarihiye gösterildiği gibiHaşiye Mekke'de nazil olan bu sûrenin de, bu لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ [2]
HAŞİYENİN HAŞİYESİ Bu asırda ecnebîler aynı Firavunun cesedini bulmuşlar; müzehanelerine götürdükleri ceridelerle neşredilmiştir.)