İnsan-ı ekber olan âlemin ahvâlini, hem de harekâtını—ki ihtiyarî değil—tanzim eden şer'dir. O meşiet-i Rabbânî,
Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen şeriat ise, âlem-i asgar olan insanın ef'âlini
Ki ihtiyarî olmuş, tanzim eden şer'dir. İki şer' bir yerde bazan eder içtima. Melâike-i İlâhî, bir ümmet-i azîme, hem bir cünd-ü Sübhânî,[1]
Birinci şer'e olmuş hamele-i mümtesil,[2] amele-i mümessil. Hem onlardan bir kısmı ibâd-ı müsebbihtir.[3] Bir kısmı da müstağrak, Arşın mukarrebîni.[4]
• • •
Madde rikkat peydâ ettikçe hayat şiddet peydâ eder
Hayat asıl, esastır; madde ona tâbidir, hem de onunla kaimdir. Bir hurdebinî huveyn havass-ı hamsesiyle insanın havassını
Muvazene edersen görürsün: İnsan ondan ne derece büyükse havassı o derece onunkinden aşağı. O huveyne işitir kardeşinin sesini,
Hem de görür rızkını. Ger insan kadar büyüse, havassı hayretfezâ, hayatı şulefeşan, rüyeti de berk-âsâ bir nur-u âsümânî.
İnsan, bir kitle-i mevattan bir zîhayat değildir. Belki de milyarlarla zîhayat hüceyrâtından mürekkep ve zîhayat bir hücre-i insanî.
اِنَّ اْلاِنْسَانَ كَصُورَةِ ﴿ يٰسۤ ﴾ كُتِبَتْ فِيهَا سُورَةُ ﴿ يٰسۤ ﴾ فَتَباَرَكَ اللهُ اَحْسَنُ الْخَالِقِينَ * [5]