Her musibette bir cihet-i nimet var
Ey musibetzede! Musibetin içinde bir nimet münderiçtir. Dikkat et de onu gör. Nasıl herşeyde vardır,
Bir derece-i hararet. Her musibette vardır bir derece-i nimet. Daha büyüğü düşün. Küçükteki nimetin,
Dereceyi görerek Allah'a çok şükür et. Yoksa istizamla ürkersen, "of, of"la üflersen, o da aksine şişer.
Şişer de dehşetlenir. Eğer merak da etsen, bir iken ikileşir. Kalbde olan misali, döner hakikat olur.
Hakikatten ders alır, sonra döner, başlıyor, kalbini tokatlıyor.
• • •
Büyük görünme, küçülürsün[1]
Ey enesi çifteli, kafası da kibirli! Şu mizanı bilmeli: Her adam için
Elbet cemiyet-i beşerde, içtimaî binada,
Görmek görünmek için şu mertebe denilen bir penceresi var.
Ger pencere kamet-i kıymetinden yüksekse, tekebbürle tetâvül edecek,
Uzanacak. Ger pencere kamet-i himmetinden alçaksa, tevazuyla tekavvüs edecek, eğilecek.
Kâmillerde, büyüklük mikyasıdır küçüklük. Nâkıslarda, küçüklük mizanıdır büyüklük.
Hasletlerin yerleri değişse, mahiyetleri değişir
Bir haslet; yer ayrı sima bir. Kâh dev, kâh melek, kâh salih, kâh talih. Misali şunlardır:
Zaifin kavîye karşı izzet-i nefsi sayılan bir sıfat, ger olursa kavîde, tekebbür ve gururdur.
Kavînin bir zaife karşı da tevazuu sayılan bir sıfatı, ger olursa zaifte, tezellül ve riyâdır.