Bir meclis-i misalîde, şeriatle medeniyet-i hazıra, dehâ-i fennî ile hüdâ-yı şer'î muvazeneleri
Birinci Harbin Mütareke başında, bir Cuma gecesinde, bir rüya-yı sadıkada, misalî âleminde, bir meclis-i azîmde benden sual ettiler:
"Mağlûbiyet sonunda İslâmın âleminde ne hal peydâ olacak?" Asr-ı hazır meb'usu sıfatıyla söyledim; onlar da dinlediler.
Eski zamandan beri istiklâl-i İslâmın bekâsı, hem kelimetullahın i'lâsı için, farz-ı kifâye-i cihâdı, o lâzıme-i diyanet,
Deruhte ile, kendini yekvücud-u vahdânî, İslâmın âlemine fedaya vazifedar, hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet,
Şu millet-i İslâmın felâket-i mazisi, getirecek de elbet İslâmın âlemine saadet ve hürriyet. Olur geçen musibet
İstikbalde telâfi. Üçü veren, üç yüzü kazandıran etmiyor elbette hiç hasâret. Halini istikbale tebdil eder zîhimmet.
Zira ki şu musibet, hayatımız mâyesi olan şefkat, uhuvvet,
Tesanüd-ü İslâmı harikulâde etti, inkişaf-ı uhuvvet,
Tesri-i ihtizazı, tahrib-i medeniyet. Deniyet-i hazıra sureti değişecek, sistemi bozulacak. Zuhur edecek o vakit
İslâmî medeniyet. Müslümanlar bil'ihtiyar elbet evvel girecek. Muvazene istersen: Şer'in medeniyeti, şimdiki medeniyet,
Esaslara dikkat et, âsarlara nazar et. Şimdiki medeniyet esâsâtı menfidir. Menfi olan beş esas ona temel, hem kıymet.
Onlarla çarh kurulur. İşte nokta-i istinad: Hakka bedel kuvvettir. Kuvvet ise, şe'nidir tecavüz ve teâruz. Bundan çıkar hıyânet.