Bazılara bir an bir senedir
Fıtratların bir kısmı birden bire parlıyor. Bir kısmı tedricîdir, şey'en şey'en kalkıyor. Tabiat-ı insanî ikisine de benziyor.
Şerâite bakıyor, ona göre değişir. Bazan tedricî gider. Bazan dahi oluyor barut gibi zulmanî; birden bire fışkırıyor.
Nuranî bir nar olur; bazı olur, bir nazar, fahmi elmas ediyor. Bazı olur, bir temas, taşı iksir ediyor. Bir nazar-ı peygamber
Birden bire kalb eder bir bedevî câhil, bir ârif-i münevver.
Eğer mizan istersen: İslâmdan evvel Ömer, İslâmdan sonra Ömer.
Birbiriyle kıyası: bir çekirdek, bir şecer. Def'aten verdi semer, o nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber.
Cezîretü'l-Arabda, fahm olmuş fıtratları kalb etti elmaslara, birden bire serâser,
Barut gibi ahlâkı parlattırdı, oldular birer nur-u münevver.
• • •
Yalan bir lâfz-ı kâfirdir
Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali. Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı.
Yeri verir sükûta-eğer çıksa zararlı. Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faideli. Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı.
Lâkin hakkın olamaz her doğruyu söz etmek. Bunu iyi bilmeli. "Huz mâ safâ, da' mâ keder"[1] kendine düstur etmeli.
Güzel gör, hem güzel bak. Tâ güzel düşünmeli. Güzel bil, hem güzel düşün. Tâ leziz hayatı bulmalı.
Hayat içinde hayattır hüsn-ü zanda emeli. Sûizanla yeistir saadet muharribi, hem de hayatın kàtili.